Eğitim-İş Aydın İl temsilciliği, Yüz yüze eğitimin başlayacağı 2021/2022 döneminde pandemiye karşı tüm önlemlerin alınması ile ilgili yazılı bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada;
"İnsan hayatını ve sosyal devlet ilkelerini öncelemeyen bir yönetim anlayışı nedeniyle ülkemiz maalesef Covid-19 salgınından en ağır hasar alan ülkeler listesinde üst sıralardadır. Pandemide en büyük darbeyi de yine yönetimin önem sırasında en sonlarda yer alan eğitim almıştır.
Bilindiği üzere henüz aşı dahi yokken okulları bir açıp bir kapatan, uzaktan eğitim adı altında öğrencilerin bir kısmını gözden çıkaran, biz eğitimcilerin defaten söylediği hayati adımları atmayıp itirazlara kulağını kapatan yönetim tarzı, Milli Eğitimimizden koca bir eğitim dönemini çalmıştır.
Eğitimin geldiği vahim durum açısından özeleştiri vermek, hataları telafi etmek, önlem almak, açıkları kapamak için koca bir yaz dönemi olmasına karşın MEB yine gereken adımları atmamıştır. Hazırlık için bulunmaz nimet olan bu yaz döneminde de MEB'de zihniyet değişmemiş, sadece bakan koltuğunda oturan isim değişmiştir.
Yeni Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, 6 Eylül'de eğitimin her kademede hafta içi her gün yüz yüze başlayacağını bildirse de tedbir ve hazırlık niteliğindeki adımlar atılmadığı için bu açıklama, bakımı yapılmayan bir arabayla yarışa katılınacağının ilanıdır.
Oysa bir süredir pandemiye rağmen hakim olan "ne olursan ol gel" turizmi, kontrolsüz göçlere mesken yapılmamız, sağlık sisteminin üstündeki yükün hafifletilmemesi nedeniyle ülkemizde vakalar yükselmekte, dünyanın en çok korktuğu varyantlar yaygınlaşmaktadır.
Pandeminin başında aşı tedariği konusunda skandal hatalar yapan iktidarın, "aşı neden yok?" diye soracak yurttaş sayısını azaltmak için aşı karşıtlarını havuz medyada bol bol ağırlaması da ülkemizde aşılanma oranının istenilen noktaya gelmesi önündeki ağır bir engel olarak durmaktadır.
Hal böyleyken; gerekli adımları atmadan okulları açmak sadece zar atmak olacaktır.
Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz: Son 2 senedir ağır yara alan eğitim, yeni dönemde mutlaka yüz yüze yürütülmeli ve yeni olağanüstü durumlar baş göstermedikçe öyle sürdürülmelidir. Ancak bunun sağlıklı olabilmesi için atılması şart olan adımlar vardır ve bunlar için hala çok geç değildir.
MEB'e çağrımızdır:
* Sınıflar bölünmeli, sınıf başına düşen öğrenci sayısı pandemi hesap edilerek belirlenmelidir. Oturma sıralarının arasındaki mesafe bilim insanlarının uyarıları dikkate alınarak belirlenmeli ve sıralar arasına çizgi çekilerek bu mesafenin aşınmaması sağlanmalıdır.
* Sınıf sayısının çoğalmasıyla birlikte ihtiyaç duyulan öğretmen sayısında artış meydana gelecektir. Bu hesaplamaları önceden yapmak, gerçekçi rakamı belirlemek ve öğretmen atamalarını bu ihtiyaç doğrultusunda eğitim başlamadan gerçekleştirmek birçok sorunu çözecektir.
* Sınıflara eskisi kadar öğrenci alınamayacağı düşünülürse zaten yaz boyu bitirilmesi gereken ama ihmal edilen yeni derslik inşalarına hız verilmelidir. Daha önce depreme dayanıksız okullar tespit edilerek bu binaların bir bölümü yıkılmış bir bölümünde de güçlendirme çalışmaları tamamlanamamıştır. Çözüm olarak okulların birleştirilmesiyle çocuklar üst üste eğitim almak zorunda kalacak.
Vakit kaybetmemek için fiziki koşulları uygun olan okullarda okul bahçelerine ya da geniş spor salonlarına geçici portatif derslikler yapılabilir. Bu konuyla ilgili MEB, yeni derslikler bitene kadar yerel yönetimlerle işbirliği içinde olabilir ve onların nispeten atıl olan binalarını geçici derslikler olarak kullanabilir. Vakıf adı altında faaliyet gösteren her tarikatla koşa koşa protokol imzalayan Bakanlık için bu, en fazla 1 haftada halledilebilecek bir iştir.
* Öğretmenlere haftada iki kez yapılacağı söylenen PCR testi zorunlu tutulmamalı, gerek Bilim Kurulu gerekse Türk Tabipleri Birliği gibi kurum ve kuruluşlarla bilimsel veriler eşliğinde aşıya ikna çalışmaları yapılmalıdır. Okul girişlerinde ateş ölçme kontrolleri yapılmalı, her sınıf için temassız ateş ölçer cihazı sağlanmalıdır.
* Okullarda herkesin maske kullanması zorunlu kılınmalı ve periyodik olarak denetlenmelidir. Yoksul öğrencilerin bir maskeyi koruyucu özelliğini yitirdikten sonra dahi takmak durumunda kaldığı, öğretmenlerimizden geçen dönem gelen bilgiler arasındadır. Bunun önüne geçmek için maske temini bizzat devlet tarafından sağlanmalıdır.
* Her okulda Covid-19 semptomu gösterdiğinden şüphelenilen çocukların bekleyebileceği özel bir oda olmalıdır. Ayrıca her okulda bir hemşire odası oluşturulabilmesine ilişkin yakın gelecek için adımlar atılmalı, bu konuyu MEB ile Sağlık Bakanlığı akılcı biçimde masaya yatırmalıdır.
* Her okulda kadrolu ve salgın konusunda eğitim verilmiş bir temizlik personeli istihdam edilmelidir. Tuvalet sayısının az olduğu okullarda bu personeller, o bölgedeki kalabalığı da engelleyebilecektir. Tuvalet sayısı az olan okullar bu vesileyle tespit edilmeli, bu ihtiyacı gidermek için gereken adımlar atılmalıdır.
* Öğrenciler ve velilerin belli periyodlarla salgın ve hastalığın semptomları konusunda bilgilendirilmesi sağlanmalıdır. Toplum içinde nasıl öksürüp hapşırılacağından, temel hijyen kurallarına kadar gerekli tüm bilgiler öğrencilere kısa sürede aktarılabilmelidir. Semptomları gösteren öğrencilerin okula gelmemesi gerektiği bilincini oluşturmak elzemdir.
* Teneffüs saatleri okul bünyesindeki belli sınıflar için ayrı ayrı belirlenebilir. Böylece teneffüs saatlerindeki kalabalık nispeten engellenmiş olacaktır. Her ders sonrası sınıfların havalandırılması sağlanmalıdır.
* En önemlisi MEB, geçen eğitim döneminde mağdur ettiği öğrencilerden bir ders çıkararak, bir yandan olağanüstü bir durumun meydana gelme ihtimaline karşın uzaktan eğitim hazırlıklarını sürdürmelidir. EBA'yı güçlendirmeli, canlı ders konusunda öğretmenleri güvenilmez programlar kullanmaya mecbur etmemelidir. Örgün eğitim süresince öğrencilere ara ara uzaktan eğitime ilişkin bilgiler verilmeli, bir yandan da MEB'in söz verip yerine getirmediği ihtiyaç sahibi öğrencilere bilgisayar/tablet dağıtılma işi tamamlanmalıdır.
Eğitim özveri, disiplin ve istikrar işidir. Hiçbir başarı nasıl tesadüf değilse, MEB'in şimdiye dek sergilediği başarısızlıklar da tesadüf ve sürpriz değildir. Yakın geçmişte yapılan hatalardan ders alınmalı, bir milletin geleceği olan eğitim daha fazla heba edilmemelidir.
Eğitim-İş olarak söz konusu eksikliklerin yüz yüze eğitim başladığında da yakından takipçisi olacağımızı ve bu konuda kamuoyunu bilgilendirme görevimizi sürekli olarak ifa edeceğimizi ilan ediyoruz" ifadelerine yer verdildi.