Acıların en büyüğü, acıların en ifadesiz hali, acıların bizleri yerle bir ettiği 6 Şubat ve saat sabaha karşı 04:17’yi gösterdiği bir felaketin başlangıç zamanı. Uykunu en savunmasız hali, gecenin en sessiz zamanı ve depremin can alıcı uğultusuyla gelen haşin yıkımı…
Makalemi yazarken belki de ilk defa ellerimin titrediğini hissediyorum. İlk defa belki üzüntümü nasıl kaleme dökeceğimin anlatılmaz donukluğunu yaşıyorum. Ah ülkem ve ülkem insanı nasıl bir depremdir ki, nasıl bir yok oluş halidir ki bunu size aktarmaya çalışırken bile göz yaşlarım farkında olmadan damlıyor yazarken parmaklarıma. İnanın ben çok duygusal bir yoğunluk yaşıyorum herkes gibi fakat şu felaketi yaşarken, insanlarımız bir bir gözümüzün önünde yok olurken, o bedenler feryat edip can çekişirken ayazın işlediği şehirlerde benim ne siyaset umurumda ne de bu hikayede gösteriş amaçlı yer almak için pişkin pişkin bilmem ne yarışları umurumda.
Ülke olarak çok zor bir dönemeç bekliyor bizleri. Deprem felaketinin yaralarını sarmak çatışma ile yoluna konulacak bir durum asla değil. Yancı söylemler, siyasetin en çirkin dili, yok yağmacılar, yok fırsatçı kesimler, yok hırsızı ve soysuzu şu anda acıyla kıvranan ve en yakınlarının cesetlerini elleriyle taşıyan halk için küfür niteliğindedir. Eksikler, yanlışlar yok demiyorum fakat tek yapılması gereken birbirimizi tamamlamak olmalıdır. Tüm ülke ve özellikle Aydın Bölgesi’ndeki devasa yardım ve el birliği içinde gerçekleşen bütünlük, bizlerin ne kadar güçlü bir yapıda olduğumuzu bir kez daha ortaya koydu. Bütün samimiyetiyle gece gündüz, soğuk ayaz demeden üşümeye, yemeye, içmeye utanmışken o koşarak gelen yardım elleri yüreklerimizi bir araya getirdi.
Depremde binlerce yitirdiğimiz insanlarımızın bu yıkımların altında can vermesinin baş nedenlerinden biri olan o bazı cambaz kesimlerden yakalananları hadi bakalım şimdi o cukkaladıkları mangırları kurtarsın. Ayrıca yapı-denetimin de ne kadar önemli olduğunu da umarım ki algılamış oluruz. Önlem almanın ve her türlü felakete hazır olmanın da ne denli önemli olduğunu algılamış oluruz diye düşünüyorum. Görünen ve yaşananların sonucunda ders almak sözcüğünü kullanmaktan yılgın bir toplum haline geldik fakat gene de her yaşanılan felaketten ülkece altından kalacağımız umudunu taşımaktan başka çaremiz yok. Lakin toparlanma süreci bizleri bir hayli zorlayacaktır. Yaşanan travmanın derecesi çok derin ve deprem bölgesindeki tüm depremzedelerin özellikle çocukların bu ruhsal büyük çöküntüyü atlatmasını sağlamak çok mühim bir süreç olacaktır.
Bir konuya daha değinmek istiyorum aslına bakarsanız çok dile getirilecek durum var fakat gönderilen yardımların içinden çıkan sanki oradaki çaresiz insanlarla dalga geçer gibi gönderilen yok topuklu ayakkabı yok dekolte tarzındaki eşyalarınızı buyurun başınızda paralayın kaba tabir olacak fakat söylemeden geçemeyeceğim.
Afad, Kızılay gibi önemli kurumların yardımları ve emeklerini kutluyorum fakat onun dışında da Ahbap Haluk Levent’i, Babala Oğuzhan Uğur’u canla başla yapmış oldukları büyük destek ve çaba için ayrıca kutluyorum.
Tüm her şey ülkemiz insanı için; araya nifak sokmanın zamanı hiç değil; zamanı bırakın niyetiniz adam olsun….