Bilim Kurulu Üyesi ve Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Pınar Okyay, günümüzde tüberkülozun tanı ve tedavisinde oldukça yol alındığını ifade ederek, “Tüberküloz’un önlenebilir bir hastalık unutmamalı, hastalığın ortaya çıkışını kolaylaştırıcı faktörlerle de mücadele içinde olmalıyız” dedi.
Tüberküloz’un dünya çapında en çok görülen 10 ölüm nedeninden biri olduğunu ifade eden Prof. Dr. Okyay, 2019’da 5,6 milyon erkek, 3,2 milyon kadın, 1,2 milyon çocuk olmak üzere tüm dünyada 10 milyon kişinin tüberküloz hastalığına yakalandığının tahmin edildiğini belirterek, “Ülkemizde 2020 yılı verileri ile 2019 yılı verileri karşılaştırıldığında verem savaşı dispanserlerinde yapılan muayene sayısı, korumaya alınan kişi sayısı, yapılan temaslı muayene sayısı ve bakteriyolojik inceleme sayıları yaklaşık yüzde 40 düzeyinde azalmış olup, yeni kayıt edilen tüberkülozlu hasta sayısı yüzde 26 oranında azalmıştır” dedi.
"2019 Yılında 10 milyon kişi Tüberküloz’a yakalandı"
Tüberküloz’a, Mycobacterium Tuberculosis isimli bir bakterinin neden olduğunu, hava yoluyla bulaşan, daha çok akciğer tutulumuyla seyreden, tedavi edilebilir ve önlenebilir bir hastalık olduğun ifade eden ADÜ Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Pınar Okyay, 1882’de Dr. Robert Koch’un tüberküloza neden olan Mycobacterium Tuberculosis’i keşfettiği tarih olan 24 Mart’ı anmak için bu tarihin ‘Dünya Tüberküloz Günü’ olarak kabul edildiğini söyledi. Tüberküloz’un dünya çapında en çok görülen 10 ölüm nedeninden biri olduğunu ifade eden Prof. Dr. Okyay, 2019’da 5,6 milyon erkek, 3,2 milyon kadın, 1,2 milyon çocuk olmak üzere tüm dünyada 10 milyon kişinin tüberküloz hastalığına yakalandığının tahmin edildiğini söyledi. Prof. Dr. Okyay, “Bir halk sağlığı krizi ve sağlık güvenliği tehdidi olan ‘çoklu ilaca dirençli tüberküloz’ hastası sayısı 2019’da 206 bin 30 kişi. Bu, 2018 yılı verisinden yüzde 10’luk bir artış olduğu anlamına gelmektedir. Aslında yeni tanı alan tüberküloz hasta sayısı her yıl yaklaşık yüzde 2 azalmaktadır. 2000 ile 2019 yılları arasında tüberküloz tanı ve tedavisi yoluyla tahminen 60 milyon kişinin hayatının kurtarıldığı düşünülmektedir. Ülkemizde uygulanmakta olan Ulusal Tüberküloz Kontrol Programı sayesinde bu konuda başarılı bir mücadele verilmektedir. Yeni tanı alan tüberküloz hasta sayısı 2005 yılında yüz binde 29,4 iken, 2018 yılında yüz binde 14,1’e düşmüştür. 2005 yılındaki toplam olgu sayısı 20 bin 535 iken 2018 yılında bu sayı 11 bin 786’ya gerilemiştir. Tüberküloz, farklı organ tutulumları yapabilir, ancak sıklıkla akciğerleri tutar ve kişiden kişiye hava yoluyla yayılır. Akciğer veremine sahip kişiler öksürdüğünde veya hapşırdığında verem mikroplarını havaya saçar. Bir kişinin enfekte olması için bu mikroplardan yalnızca birkaçını soluması yeterlidir. Dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birinin tüberküloz ile enfekte olduğu bilinmektedir. Ancak bu, kişilerin hastalığa yakalanacakları anlamına gelmemektedir. Verem bakterisi ile enfekte olan kişilerin yaşam boyu tüberküloz olma riski yüzde 5-15’tir. HIV, yetersiz beslenme, şeker hastalığı olan kişiler veya tütün kullanan kişiler gibi bağışıklık sistemi zayıf olanların hastalanma riski daha yüksektir. HIV ile enfekte kişilerin, HIV olmayanlara göre aktif verem hastalığına yakalanma ihtimali 18 (15-21) kat daha fazladır. HIV ve tüberküloz, her biri diğerinin ilerlemesini hızlandıran ölümcül bir kombinasyon oluşturmaktadır. 2019’da yaklaşık 208 bin kişi HIV ile ilişkili tüberküloz nedeniyle hayatını kaybetmiştir” dedi.
"Balgam, kanlı öksürük, göğüs ağrısı, halsizlik semptomlarına dikkat"
Balgam, kanlı öksürük, göğüs ağrısı, halsizlik, kilo kaybı, ateş, gece terlemelerinin aktif akciğer tüberkülozunun semptomları olduğunun altını çizen Üniversitemiz Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Pınar Okyay,2006 yılından günümüze tüberküloz tedavisinde ‘Doğrudan Gözetimli Tedavi’ (DGT) uygulandığını, Hasta uyumunu artırmak amacıyla video destekli DGT’nin de kullanılabildiğini söyledi.
"2020 ile 2019 arasında yüzde 40 oranında azalma var"
Tüberküloz hastalarının tedavilerinin uzun sürmesi ve bu süreçte işgücü kaybına uğramaları nedeniyle Sağlık Bakanlığı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı arasında imzalanan bir protokol ile ekonomik güçlükler yaşayan tüberküloz hastalarına 2018 yılı Şubat ayından itibaren düzenli nakit yardımı yapılmaya başlandığını da belirten Prof. Dr. Pınar Okyay, “DSÖ ve birçok araştırmacı tarafından COVID-19 Salgını’nın, veremle savaşa etkileri araştırıldığında hemen her ülkede tanı konulan hasta sayısının azaldığı görülmüştür. Ülkemizde de 2020 yılı verileri ile 2019 yılı verileri karşılaştırıldığında verem savaşı dispanserlerinde yapılan muayene sayısı, korumaya alınan kişi sayısı, yapılan temaslı muayene sayısı ve bakteriyolojik inceleme sayıları yaklaşık yüzde 40 düzeyinde azalmış olup, yeni kayıt edilen tüberkülozlu hasta sayısı yüzde 26 oranında azalmıştır. DSÖ 24 Mart 2020 tarihli yayınında DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros’un ‘COVID-19, akciğer hastalıkları ve zayıflamış bağışıklık sistemi olan insanların ne kadar savunmasız olabileceğini vurguluyor’ açıklamasına yer vermiştir. Dr.Tedros, COVID-19 gibi küresel salgınlar sırasında verem de dahil olmak üzere uzun süredir devam eden sağlık sorunlarıyla mücadeleye devam etmenin önemini vurgulamıştır. Aynı yayında DSÖ tarafından yeni birleştirilmiş kılavuzların önerileriyle tüberküloz önleyici tedaviye erişimi genişletmek için aşağıdaki yenilikçi yaklaşımlara yer verilmiştir; Tüberküloz hastalarının ev içi temasları, HIV pozitif kişiler, bağışıklığı baskılanmış bireyler, kalabalık ortamlarda yaşayan insanlar gibi en yüksek risk altındaki popuülasyonlar arasında tüberküloz önleyici tedavinin artırılması, Tüberküloz önleyici tedavi hizmetleri, aktif vaka bulma çalışmalarına entegre edilmeli, Tüberküloz enfeksiyonunu test etmek için tüberkülin deri testi veya interferon-gama salınım testi kullanılmalı, yaygın olarak kullanılan 6 aylık günlük izoniazide ek olarak önleyici tedavi için yeni daha kısa seçenekler göz önünde bulundurulmalı” dedi.
"Tüberküloz’un önlenebilir bir hastalık unutmamalı"
Tüberküloz’dan korunmanın toplum sağlığını ilgilendiren önemli bir konu olduğunu belirten Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Pınar Okyay, “Tüberkülozlu hastaların etkin şekilde tedavisi, koruyucu ilaç tedavisi, henüz infekte olmamış çocukluk yaş grubundaki bireylerin BCG aşısı ile korunması, tüberküloz bulaşmasının önlenmesi” gibi önemli konu başlıklarına dikkat çekti. Prof. Dr. Okyay, “Tüberkülozun sağlam kişilere bulaşmasının önlenmesinde en önemli faktör, hastalara hızlı tanı konularak en kısa sürede ilaç tedavisi başlanmasıdır. İlaç tedavisi başlanmayan hastalar yaşadıkları evde, çalıştıkları ortamda vs. hastalığı bulaştırmaya devam etmektedirler. Hastalar bulaştırıcı oldukları dönemde cerrahi maske kullanmalı, öksürük ya da hapşırık sırasında ağızlarını mendille kapatmalıdır. Hastanın odasına girip çıkanlar da mutlaka maske takmalıdır. Tüberküloz hastalarının bulunduğu ortamları havalandırmak, bu ortamlara temiz hava sağlamak, havadaki bulaştırıcı partikülleri azaltarak, bulaşma ihtinali azaltır. Odanın güneş görmesi ortamdaki basilleri öldürür. Günümüzde tüberküloz tanı ve tedavisinde oldukça yol almış durumdayız. Ancak bunlardan önce tüberkülozun önlenebilir bir hastalık unutmamalı, hastalığın ortaya çıkışını kolaylaştırıcı faktörlerle de mücadele içinde olmalıyız” ifadelerini kullandı.