Aydınlı üreticiler yaşanan sulama sıkıntısı sebebiyle daha az su isteyen ürünlerin ekimine yönelirken, il genelinde buğday ve ayçiçeği ekimleri de 2 kat arttı.
Yağışların az olmasıyla beraber barajlardaki doluluk oranının da düşmesi dolayısıyla sulama sezonunda çiftçilere 2 kez su verilmesi kararı üzerinde Aydın’ın da ürün tablosunda değişiklik yaşandı. 2007 yılında bu yana en kurak ve susuz yılını yaşayan Aydın’da, üreticiler ürünlerinde değişiklik yaparak mecburi ekim gerçekleştirdiler. Aydın ziraat odaları başkanları, DSİ ve Tarım İl Müdürlüğü işbirliğiyle alınan ortak kararlar sonrasında Aydınlı üreticiler çok su istemeyen ürünlere yönlendirildi. İklimi ve doğası ile çok fazla ürün çeşitliliği sunan Aydın’da bu yıl buğday ekimleri artarken, üreticiler ikinci ekim olarak ayçiçeğine yönlendirildi.
Üreticilerin buğday ekimlerine yönlendirilmesinin ardından yaklaşık yüzde 15 oranında tasarruf sağlandığına dikkat çeken Efeler Ziraat Odası Başkanı Mehmet Kendirlioğlu; “Geçen sulama sezonu bittiğinde barajlardaki doluluk oranı yüzde sıfırlara kadar düşmüştü, yani hiç yoktu. Bu sebeple özellikle Aralık ve Ocak aylarında yeterli yağmur düşmemesi durumunda barajların dolu olmayacağını öngörerek çiftçilerimize kışlık ürünlerin özellikle buğday ekimlerinin yapılması konusunda tavsiyelerde bulunduk. 2007 yılında da yaşadık bu kuraklığı. Bu sebeple bunu bilen üreticilerimiz de tavsiyelerimize uygular. Yaklaşık 100 bin dönüm buğday ekildi il genelinde. Daha önceki yıllarda 40 bin, 50 bin dönüm buğday ekimi yapılırken şimdi ise yaklaşık iki buçuk kat bir ekim yapıldı. buğday kışın su istemez, sadece ilkbaharda su isteyebilir ama o da yağışlar ile birlikte çok sıkıntı olmaz. Buğdayı sulamasanvda olur. Dolayısıyla yüzde 15 gibi ekim alanlarında bir tasarruf sağlamış olduk” dedi.
“Bu seneki tercih susuzluktan”
Buğdayların hasat edilmesinin ardından ikinci ekimde de ayçiçeği ekilmesini tavsiye ettiklerini ifade eden Kendirlioğlu; “DSİ, Tarım İl Müdürlüğü ve ziraat odası başkanlarımızla birlikte yaptığımız toplantıda buğdayın arkasından da ayçiçeğinin ekilmesi gerektiğini, çünkü ayçiçeğinin sadece tav suyu istediğini ve daha sonrada yazlık sulama da istememesi dolayısıyla üreticilerimizi ona yönlendirdik. Yani ikinci ürün olarak artık Aydın’da büyük oranda ayçiçeğini, o güzel görüntüyü göreceğiz. Ancak bu zorunlu bir ekim. Normal şartlarda Aydın üreticisi ayçiçeği ekmez, ayçiçeği çok fazla ekilen bir ürün değildir. Çünkü bir pamuk gibi, mısır gibi ayçiçeğinin bir geliri yoktur. Bu seneki tercih sebebi susuzluktan, mecburiyetten. Tarlaların bu sene boş kalmasındansa ayçiçeği ekmek daha iyidir diyerek ayçiçeğine yönlendirdik. İl genelinde takriben 100 bin dönüm ayçiçeği tarlası olacağını öngörüyoruz. Buğdaylar daha hasat edilmedi. Onlar hasat edildikten sonra tav suyu verilecek ve yerine ayçiçeği ekilecek. Zaten ayçiçeği de çok uzun vadeli bir ürün değil. Yaklaşık 90 gün içerisinde yetişen bir ürün. Artık bu seneyi bu şekilde tamamlarız diye düşünüyoruz” dedi.
“Hakkaniyetle dağıtmaya çalışıyoruz”
Alınan tüm tedbirlere rağmen bu sezondan yara almadan çıkmanın mümkün olmadığının altını çizen Kendirlioğlu; “Tabi bundan yara almadan çıkmak mümkün değil. Çiftçilerimizin yüzde 40 civarında sıkıntı yaşayacağını tahmin ediyoruz. Çünkü barajlardan akan sular nehirler vasıtasıyla denize kadar gittiğini düşünürsek burada sıkıntı yaşayacak ilçelerimiz olacaktır. Bizim temennimiz çiftçimizin bu konuda anlayışlı olması, yetkililerinde çiftçimizi anlaması gerekmektedir. Çünkü bu kıt suda kolluk kuvvetleri bunlara müdahale etmek zorunda. Eğer herkes bir anda suya hücum ederse, bir alttaki ilçemizin ya da bir alttaki tarlamızın sulama imkanı olmayabilir. Bu sebeple suyumuzu hakkaniyetle eşit şekilde kullanmaya çalışıyoruz” dedi.
“Yeraltı suları da sonsuz değil”
Çiftçilere sondaj açma izni verilmesine yönelik de açıklamalarda bulunan Kendirlioğlu; “Eğer sondajlar olmasa, çiftçilerimiz kendi imkanlarıyla bu sondajları açmamış olsa bu iki suyun yetmesi mümkün değil. Ancak sondajlarla bu takviye edilerek bir sezonu tamamlayabiliriz. 2007’de yaşadığımız kuraklığın neticesinde de çiftçilerimizin büyük kısmında bu yeraltı suları ile ilgili çalışmaları vardır. Yeraltı sularının alınması adına yeni artezyenler açıldı. DSİ yine bu konuda çalışmalara başladı ama geç kaldı. Yani bu daha önce yapılması, öngörülmesi gereken durumlardı ama maalesef bürokrasi dolayısıyla bazı şeyler hemen olmuyor. Dolayısıyla biz kendi imkanlarımızla bu seneyi atlatmaya çalışıyoruz ama DSİ’de olsa, her yere kuyu da açılsa normal şartlarda biz barajlarımızdaki suyu tutamadığımız müddetçe ya da o su barajlara girmediği sürece yetmez. Çünkü yeraltı da sonsuz bir kaynak değil. Bir gün gelecek o da tükenecek. Dikkat edin tarih boyunca bütün göçler kuraklık sebebiyle meydana gelmiştir. Hep sulak bölgelerde yerleşim olmuştur. Su çok önemli bir yaşam kaynağı.Su varsa hayat var, su yoksa hayat yok. Bu kadar net bir durum aslında. Biz birde su zengini bir ülke değiliz. Bu kuraklık şimdi olduğu gibi önümüzdeki günlerde de önümüze çıkacaktır. Bu sebeple bizlerin artık modern sulama teknolojilerine geçmemiz gerekiyor. Bunu net olarak ifade etmekte fayda var. Eğer şu andaki mevcut suyumuz çiftçilerimizin tamamının damla sulama metoduna geçtiğini varsayarsak su yeter ve artar bile. Böyle de bir durum söz konusu. Biz hızlıca artık modern sulama tekniklerine geçmemiz gerekiyor. Tahmin ediyorum önümüzdeki yıllarda da bu tür çalışmalar hızlanacaktır. Sonuç itibariyle modern sulama teknikleri suyun tasarrufunu sağlar” ifadelerini kullandı.