Türkiye’nin az sayıdaki müzik yazarından birisi ve en önemlisi olan, değerli edebiyatçı Ahmet Say’ı önceki gün kaybettik. Edebiyat ve müzik dünyasındaki yeri doldurulamayacak en önemli kaynağını yitirmek, ülkemiz adına büyük şanssızlık! Ahmet Say ile Kültür Bakanlığı’mın ilk günlerinde tanımıştık. Ankara’da kurulan “Edebiyatçılar Derneği Başkanı” olarak, nezaket ziyaretine geldiğindeki zarafetine hayran kalmıştım. Bilgi yüklü bir aydındı! O dönemde derneğin faaliyetlerinin artırılması için çok gayret sarf ediyordu. Tek hedefi, bugünlerin yoz kültürünün temel taşlarını döşeyen ANAP Genel Başkanı Turgut Özal’ın unutturduğu, edebiyat ve edebiyatçıları tekrar hak ettikleri yere taşımak, “sanatın ve sanatçının” yeniden toplumun çağdaşlığında önder olmasını sağlamaktı! Zira 12 Eylül faşist darbecilerinin yok ettiği düşünce ve ifade özgürlükleri ve sanata koyduğu yasaklar, ANAP hükümetleri tarafından aynen benimsenmişti…
***
En etkili yasaklar kültür ve sanat yaşamında kendini göstermekteydi. Sanatçının muhalefetinden, müziğin toplumların duygularını birleştirmesinden korkuyorlardı. Edebiyatçının yazısı, karikatüristin çizgisi, demokrasi, hak ve özgürlükleri yeşerten, barış ve dayanışmaya çağrı yapan en etkili yoldu! Bu nedenle “faşist düzen tehlikede olur” diyerek, darbecilerin yaptığı baskıyı ANAP’ta devam ettiriyordu. Demokrasi ve hukuk askıya alınmış, sanatın avangartlığı yok edilmeye çalışılmıştı! Tıpkı bugün gibi…
***
49. Hükümet’e kadar Türkiye’de yazarlar, sansürlerle baskı altında tutuldukları için üretemiyor, yeni kitaplar basılamıyordu. Besteciler notalara duygularını dökemiyor, sinema, tiyatro, bale ve opera yok sayılıyordu. Resim, heykel, hatta geleneksel el sanatları bile, fuzuli bir uğraş olarak görülüyordu. İşte böyle bir ortamda başta Ahmet Say olmak üzere, bir avuç kültür ve sanat insanı kolları sıvamış, yeniden Türkiye’de kültür ve sanatın canlanmasına ve işlevsel hale gelmesine çaba göstermiştik… Ülkedeki tüm sanat ve edebiyat örgütlerinin bir araya gelerek, dayanışma içinde kültürel gelişmeye katkı sunduklarını onurla hatırlarım.
***
Ahmet Say, aynı zamanda müzik yazarı ve eleştirmeniydi. Bugün Say’ın yazdığı “müzik kitapları” üniversitelerin müzik bölümlerinde temel eser olarak okutuluyor. Kitaplarında kültürel gelişimin en etkili dalı olan müziğin duygu ve düşünce tarihi, evrensel boyuta ulaşan sanatsal gelişimi, toplumsal ve tinsel işlevi ile yaratı alanları anlatılıyor. Say’ın müzik kitapları dışında ödül almış çok sayıda edebiyat eserleri de var. Her zaman emekten yana olmuş, insana saygıyı hiç unutmamış, demokrasi ve adalet için mücadele etmiş, özgürlük ve hak mücadelesinde halkla dayanışma içinde olan Ahmet Say’ı gençlere ve geleceğin müzisyenlerine tanıtmak hepimizin en önemli sorumluluğu olmalı. Ailesinin, sevenlerinin ve Türkiye’nin başı sağ olsun! Hep iyi insanlar çabuk ölüyor! Çünkü kötülerin dünyadan gidişini kimse umursamıyor. Hoş, o kötülerde bunu bildikleri için yaşarken toplumlara ve de insanlara, olabildiğince fenalık yapıyor; her türlü ahlaksızlığı uyguluyor, yalan söylüyor, çalıyor, pervasızca şiddet kullanıyor. Sonra da çekip gidiyor!
***
Yurttaşlarımızı açlıkla karşı karşıya bırakanlar, hâlâ bıkmadan toplumla alay eden söz ve eylem içindeler. Her vesileyle paradan yana olduklarını, ülke kaynaklarını dağıtırken tercihlerini hep yandaşlar adına yaptıklarını bilmeyen kalmadı. 20 yıldır adım adım yoksullaştık. Gençlerimiz işsiz bırakıldı. Çocuklarımız aç ve açıkta yaşadı. Ekonomi çöktü, Türkiye’nin dünyada itibarı kalmadı. Elektrik, su, gaz, akaryakıt parasını ve ev kiralarını ödeyemedikleri için çaresiz kalan yurttaşların şimdi de aklıyla alay eder gibi yeni bir paket müjdesi verdiler! Ev alanlara düşük faizli kredi… Ev fiyatları bilinçli olarak yaratılan enflasyon nedeniyle milyon TL’ye ulaşmışken, aç ve işsiz kalan insanlar, ayda on binlerce lira taksiti nasıl ödeyecekler? Bu açıklama düpedüz halkla dalga geçmektir. Devlet egemenliğine ve siyaset ahlakına sığmayan bir davranıştır.
***
Demokrasi askıya alınmış, hak, hukuk ve adalet kaybolmuş, özgürlük, eşitlik ve anayasal haklar yok edilmiş, dolayısıyla hırsızlar devleti de yurttaşı da soymuşlar. Açlık, sefalet diz boyu! Ey masada oturan muhalefet! Neden hâlâ meydanlara çıkmıyorsunuz? Yanınıza sol siyasi partileri de alıp, uygarca ve demokratik kurallar içinde seçim sandığının getirilmesi için ülkeyi batıranları zorlamıyorsunuz? Neyi bekliyorsunuz? Ülkenin tamamen yok olmasını mı? Korkmayın, sinmeyin Ahmet Say gibi cesur aydınların izinden yürüyün…