Üzgünüm ve kızgınım; sebebi malum! Yazılarımda kadına yönelik haksızlıkları,cinayetleri, şiddeti, tacizi ve tecavüzü sıklıkla dile getirip, büyük bir serzenişte bulunarak kalemime döküyorum. Tabi bilindiği üzere ülkemizde yıllardan beri bir türlü çözüme ulaşamayan, kadına yönelik her türlü psikolojik ve fiziksel baskı, cinayet, çocuklar üzerinde kabul edilebilirliği imkansız olan cinsel kimlik ile ilgili vaaz adı altında yapılan çirkinlikler. Kadının aile ve toplum içindeki yerinin halen tartışıldığı bir dönemde yaşamaya çalışıyoruz ki bu çok hazin. Size kadın cinayetlerinin, kadına yönelik her türlü acizce yapılan vahşetlerin bahsini geçirmek, kendini bilmezlerin kadının, toplumda basamak atlamasını, kendini kanıtlamasını, güçlü ve başarılı bir statüye sahip olmasını halen hazmedemeyen bir güruhun olmasından ve zihniyetsiz zihniyetlerin içindeki cehaletten söz etmek bile istemiyorum. Sonuç çok net; çünkü işleyiş hiçbir zaman istenilen düzeyde ve yaptırımda olamadı maalesef.
Çözüm olarak; kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti hedef alan ilk Avrupa sözleşmesi olma niteliğini taşıyan adını da İstanbul’da imzalanması sebebiyle alan ve bugüne kadar Türkiye dahil Avrupa Konseyi üyesi 20 ülke tarafından onaylanan 11 Mayıs 2011’de İstanbul Sözleşmesi imzalanmıştır.
Amacı; Kadınları her türlü şiddetten korumak, kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak,
Kadına yönelik her türlü ayrımcılığın kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınların güçlendirilmesi yolu dahil kadın ile erkek arasındaki temel eşitliği teşvik etmek;
Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet mağdurlarının korunması ve bu mağdurlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politikalar ve tedbirler geliştirmek;
Kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırmak amacıyla uluslararası işbirliğini teşvik etmek olan ve kadınların geleceğine ışık tutan bu sözleşme dün gece yarısı ani bir kararla feshedilmiştir. Bu demek oluyor ki Türkiye’deki 42 milyon kadının umutları elinden alınıyor. Kadının yaşam hakkına sahip çıkan korumacı yaptırım gücü iptal edilip, kadının gücü yok sayılıyor. Cinayetlere, şiddete kapı açılıyor.
Bir kadın olarak haklarımın ve değerimin farkındayım. Ve bu farkındalığımı yaşadığım toplumun da bana aynı ölçüde katabilmesini isterdim.
Şimdi Bir kadın olarak soruyorum! AÇIKLAMA İSTİYORUM!
Daha kaç ölüm ölüm lazım, kaç kadın suçu olmadan acı çekecek, kaç tecavüz, kaç çocuk istismarı günden güne bizi perişan edecek. Ama herşeye rağmen benim az da olsa umudum var, ÇÜNKÜ KENDİ GELECEĞİM İÇİN, GELECEK NESİLLER İÇİN, İDEOLOJİLERİYLE BÜYÜDÜĞÜM VE HÜRRİYETİMİ KAZANDIĞIM ATAMIN YOLUNDAN GİTMEYE TÜM GÜCÜMLE VE SAVAŞIMLA DEVAM EDECEĞİM.
Demem o ki bütün sözleşmeler feshedilse bile biz kadınlar hep güleceğiz ve yaşama sevincimizi hiç kaybetmeyeceğiz.